1.07.2017

Yine Düştük Yollara - İstikamet Sydney

Bugün Sydney’e doğru yola çıkışımızın üzerinden üç ay geçmiş bile... Cemal’le birlikte evin bütün eşyalarını bir minivana sığdırıp, Avustralya’daki ilk uzun yol deneyimimizi yaşamak üzere heyecanla yola koyuluşumuz dün gibi aklımda. Trafiğin bize göre tersten aktığı bir ülkede geldiğimizden beri hiç araba kullanmamış olan Cemal, yine hayatında hiç kullanmadığı sekiz yolcu kapasiteli kocaman bir araç ile yaklaşık 900 km yol yapmak üzere büyük bir özgüvenle direksiyonun başına geçtiğinde, cesaretine hayran kalmakla birlikte doğrusu içten içe hafiften ürkmüyor değildim. Üstelik oldukça yorucu bir gün geçirmiştik; sabah o işe gidince ben de evde yatak, koltuk gibi kalan eşyaları söküp paketlemiştim ve öğlen konsoloslukta buluşup referandum için oylarımızı kullandıktan sonra eve dönüp eşyaları minivana yüklemiştik. Neyse ki daha şehir içinden bile çıkmadan, sanki yıllardır soldan akan trafikte direksiyon sallarmış gibi rahat olduğunu görünce ben de rahatladım. Artık Avustralya maceramızda yeni bir sayfa açmaya hazırdık 😊





Yol uzun, biz yorgun olunca, geceyi filmlerden aşina olduğumuz yol kenarı motellerinden birinde geçirmeye karar verdik. Arabamızı odanın önüne çekip içeri girdiğimizde, birer kahve içip yorgunluk atarız diye düşünürken bizi karşılayan ilk manzara duvardaki hamam böceği oldu. Beni tanıyanlar bilir, her türlü börtü böceğe karşı tiksinmeyle karışık bir korku duyarım. Melbourne’deki evimizi arada bir ziyaret eden sert kabuklu kelebeğimsi hayvanları evden çıkarmak için Cemal’in az uğraşmışlığı yoktur; örümcek, böcek falan demiyorum dikkatinizi çekerim. Buna rağmen hamam böceğini büyük bir soğukkanlılıkla karşıladığımda ne yalan söyleyeyim kendimle gurur duydum. Üç beş aya kalmaz, vahşi doğada kamp yapmaya gidersin kızım sen diye gaza bile getirdim kendimi. (Malum burası aynı zamanda her fırsatta doğayla bütünleşenlerin ülkesi 😊) İyi ki de bir şekilde kendimi alıştırmaya başlamışım; çünkü Sydney’e bu anlamda hazırlıklı gelmenin önemli olduğunu, kaldığımız ilk iki evde sağdan soldan beklenmedik misafirler çıkmaya başladığında anladım. Öte yandan, bu şehirle üç aydır yıldızım bir türlü tam olarak barışmamış olduğu için, hafiften bir karalama kampanyası yapıyor da olabilirim bilemedim... Sonuçta caaanım Melbourne’de de illa ki böcekli evler vardır da bana denk gelmemiştir 😊

Neyse bu muhabbeti daha fazla uzatmadan Melbourne-Sydney yolculuğuna döneyim. Türkiye’de özellikle Ege ve Akdeniz Bölgesi’ne yaptığımız sayısız araba yolculuğuna kıyasla oldukça sıkıcı bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim. Başta etrafınızdaki manzara gözünüze şahane görünse de 900 km yolu, sağınızda ve solunuzda aynı görüntüler akıp giderken yaptığınızı hayal edin; üstelik hız limiti saatte 110 km, yani yol git git bitmiyor... Ne bir yerleşim yeri, ne bir deniz, göl vs. var çevrenizi kuşatan... Sadece alabildiğine uzanan geniş araziler ve üzerinde otlayan koyunlar, inekler o kadar. Elbette bir de boy boy ağaçlar... 

Melbourne - Sydney yolundan manzaralar - 1

Melbourne - Sydney yolundan manzaralar - 2

Melbourne - Sydney yolunda gün doğumu

Manzara böylesine sabit olunca, insanın direksiyon başında içinin geçmesi işten değil. Bu yüzden adamlar yol boyu uyarı levhaları koymuş her yere; uykunuzun geldiğini hissediyorsanız mola vermeniz gerektiğini sürekli hatırlatıyorlar. Hatta bunun için sık sık cepler yapılmış yol kenarlarında, yorulan sola çekip kısa bir şekerlemenin ardından salim kafayla tekrar yola koyulsun diye. 

Avustralya uzun yol uyarı levhaları - 1
Gözleriniz mi kapanıyor, hemen bir şekerleme yapın!

Avustralya uzun yol levhaları - 2
Konsantre olmakta zorlanıyor musunuz, hemen bir şekerleme yapın!
Yolu tek heyecanlı kılan, çeşitli noktalarda karşılaştığımız kanguru ya da koala çıkabilir levhalarıydı. Kıtaya ayak bastığımızdan beri, söylenenlerin aksine ne bir koala ne bir kanguru görmek kısmet olmuştu; bu yüzden söz konusu tabelaları gördüğümde gözlerimi dört açıp etrafa bakınıyordum ama ne yazık ki şuursuzca yola atlayıp arabaların altında kalmış birkaç kanguru ölüsüyle karşılaştık sadece. Güzelim hayvanların yollarda bu şekilde telef olması hem çok üzücü hem de sürücüler açısından çok tehlikeli bir durum yaratıyor ama bu da bir Avustralya gerçeği işte...


Dikkat Koala çıkabilir!
Kanguru alarmı :)


Sanırım artık yol kısmını geçip birazcık Sydney'le ilgili ilk izlenimleri aktarmanın vakti geldi. Sydney bizi güzel, güneşli bir havayla karşıladığı için mutlu olsak da, on bir saatlik yolculuktan sonra, nefes bile almadan hemen ev aramaya girişmek ve yine fotoğraflarla alakası olmayan evlerle karşılaşmak moral bozucuydu, üstelik Melbourne’de ödediğimiz kiranın %30-40 fazlası söz konusuyken... Öğleden sonra pes edip, ev bulmak için nasıl olsa daha iki haftamız var diyerek Airbnb’den kiraladığımız eve yerleştik ve yanımızda getirdiğimiz (yatak dahil) tüm eşyaları bu kez bu eve istifledik. (Onca demonte, yükleme, taşıma gibi işlerle kendimize eziyet etmemizin ardından, Sydney’de uzun kalmak istemediğimize kanaat getirip kalıcı ev tutmamaya karar verdikten sonra, bir de hepsini yarı fiyatına elden çıkarmakla uğraştığımız için, bir daha valizlerimizden başka bir yükle yola çıkmamaya yemin ettik 😊) Tuttuğumuz ev North Sydney’in en güzel bölgelerinden Lavender Bay’de yer alıyordu ve hemen karşısındaki parktan harika bir Sydney manzarası izlenebiliyordu.

Lavender Bay - Clark Park

Wawerton'dan Sydney manzarası



Sydney anlatıldığı üzere güzel bir şehirdi ama aradan günler geçtikçe ona alışmak bir yana kendimizi Melbourne diye sayıklarken bulduk. Sanıyorum bunun en büyük sebebi, bize kalabalığı, kaosu, otobüsleri, trafiği ve koca koca binalarıyla İstanbul’u anımsatıyor olmasıydı. Kulağa biraz şımarıkça geldiğinin farkındayım, sonuçta birçok insanın hayalini kurduğu bir şehirde yaşamaktan söz ediyoruz ama insanoğlu böyle işte; Melbourne’de geçen sekiz ayın sonunda - sanki otuz küsür yıldır İstanbul’un kaotik ortamında yaşayan biz değilmişiz gibi - kendimizi kırk yıllık Melbourne’lü hissettiğimiz için, kıyaslama kriterlerimiz de otomatik olarak evrim geçirdi ve biz sürekli caaanım Middle Park’ımızın sahili ne güzeldi, ah Melbourne parkları vah Melbourne tramvayları diye sızlanıp durduk. Elbette kısa süre içinde güzel insanlarla tanışıp keyifli vakit geçirmemizin, okulumun orada olmasının, daha az kira vermemizin, daha küçük bir şehirde daha sakin ve huzurlu bir hayat yaşadığımızı hissetmemizin de etkileri inkar edilemez.

Neticede zaman ne gösterir bilinmez; kalırsak eminim bu şehir de kendini bize sevdirecektir bir şekilde, burada da gönlü güzel insanlarla tanışmaya başladık bile. İlk geldiğimizde ise gerçekten zorlu bir süreç geçirdik, bir buçuk ayda üç ev değiştirdik. Cemal oturum izni başvuru puanımızı yükseltebilmek için Naati (The National Accreditation Authority for Translators and Interpreters) diye adlandırılan kurumun düzenlediği oldukça zorlu bir sınav olan çevirmenlik sınavına hazırlandı. Bir yandan da işiyle ilgili alması gereken Microsoft sertifikaları için iki sınava daha girdi. Ben de yaklaşık iki ay boyunca neredeyse sürekli ders çalıştım, bu kez grup ödevlerine katılamadığım için bütün projeleri tek başıma halletmem gerekti. Gerçekten inanılmaz bunaldığımız zamanlar oldu, birbirimize bu dönemin geçici olduğunu, nihayetinde amacımıza tam anlamıyla ulaştıktan sonra rahatlayacağımızı telkin edip durduk. Üstelik yine bu dönemde, ailelerimizden bir sürü hastalık haberleri aldık. Endişeler, üzüntüler, stresli zamanlar birbirine karıştı, şehri gezmeye fırsatımız bile olmadı. Şimdi sıkıntıların bir kısmını atlattığımız için, belki artık Sydney’i daha yakından tanımaya zaman ayırabiliriz. Hakkını yemeyelim, özellikle turistik anlamda gerçekten Melbourne’e kıyasla insana daha fazla güzellik sunan bir şehir. Bondi, Manly gibi dünyaca ünlü, çok güzel plajları var. Sonra tıpkı Melbourne gibi yıl boyu birçok festivale ev sahipliği yapıyor. Mesela 26 Mayıs – 17 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen Vivid Festivali sırasında şehrin birçok yerini ışıl ışıl gördüğümüzde, kısa süreliğine büyülendiğimizi bile söyleyebilirim. 

Opera House Sydney



Pyrmont Bridge - Darling Harbour

Museum of Contemporary Art

Yine de bu durum hala içten içe Melbourne’e dönmenin planları yaptığımız gerçeğini değiştirmiyor. Bu arada eminim ki bizim buraya alışamadığımız gibi, Melbourne yerine Sydney’i tercih eden de birçok insan vardır. Bu yüzden Avustralya’ya gelmeyi düşünüyorsanız, bir şehirden neler beklediğinizi enine boyuna tartarak, araştırarak çıkın yola; bu öznel paylaşımlara da bir yere kadar kulak verin 😊 Yine de herkesin beklentisini karşılayacak bir yaşam biçimi sunma potansiyeline sahip farklı şehirleriyle, harika bir ülkeye geleceğinizi bilin ki içiniz ısınsın!

Önümüzdeki günlerde etrafı keşfettikçe daha çok şey paylaşmaya çalışacağım. Bu arada siz de beni @edatevrizci instagram hesabımdan ve Avustralya Güncesi facebook sayfasından takip edebilir, sormak istediğiniz sorular varsa aşağıya yorum bırakabilirsiniz...

Uzaklardan sevgiler,

eda




4 yorum:

  1. Merhabalar, sydneye yerlesebildinizmi neler yaptınız. Yazınızı büyük heyecanla bekliyorum ve eminim benim gibi bekleyen çok kişi var 😄😄😄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Mesajınız için çok teşekkürler Zühal Hanım. Sydney'e yerleşebildiğimiz söylenemez, hala geçici bir evde yaşamaya devam ediyoruz :) Büyük olasılıkla birkaç ay içinde yeniden Melbourne'a dönmüş olacağız. Ailevi sağlık problemleri ve okulumun yeniden başlaması nedeniyle biraz tatsız günler geçirsek de en kısa sürede yeni bir yazı eklemeye çalışacağım. Okumadıysanız "Avustralya'da bir yılı geride bırakırken" yazımıza da göz atabilirsiniz :)
      Sevgiler.

      Sil
  2. Eda hanım öncelikle çok geçmiş olsun acil şifalar diliyorum çok zorlu bir dönem Allah yardımcınız olsun 🙏 kalbinizi ferah tutun güzel düşünün güzellik yaşayın. Tüm yazılarınızı eşimle beraber okuyoruz,emin olun bize çok faydalı oluyor paylaşımlarınız. İnşallah en kısa zamanda herşey yoluna girer ve sizi burada tekrar görürüz. Her anlamda kolaylıklar diliyorum, sevgiyle kalın 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ama çok sağolun güzel dilekleriniz için. Evet, oldukça zorlu bir süreç ama umuyoruz ki bugünleri atlatacağız. En başından beri kendi deneyimlerimizi paylaşma nedenimiz, Avustralya'da yeni bir hayat kurmak isteyenlere biraz olsun katkı sağlayabilmek adınaydı; bu yüzden yazıların faydalı olduğunu duymak gerçekten mutluluk verici. Umarım siz de gönlünüzden geçenleri en kısa sürede hayata geçirebilirsiniz.
      Sevgiler.

      Sil